Cinsel Sorun Yaşayan Çiftler Ne Yapmalı?

26 Eylül 2011 / cetad.org.tr

Günümüzde her üç kişiden birinin hayatları boyunca en az bir cinsel sorun yaşadığı biliniyor. Bu kadar sık rastlanan sorunlar olmalarına rağmen, cinsel sorunlar toplumda en az bilinen, en az paylaşılan ve doktora gitme nedeni olarak çoğu zaman ihmal edilen konular olmaya devam ediyor. 

Sağlıklı ve doyumlu bir cinsel hayatın sadece çift ilişkisine değil, kişinin kendilik algısına, özgüvenine, sosyal ilişkilerine, mesleki başarılarına da olumlu etkileri vardır. Bu nedenle cinsel sorunları hafife almamak, eşten saklamamak, “zamanla düzelir” mantığıyla ihmal etmemek önemlidir.

Daha çok üreme amaçlı olan cinsel dürtü her insanda doğumdan itibaren vardır. İnsanın cinsel hayatını olgunlaştırırken, kendi bedenini tanıması, karşı cinsin bedenini tanıması, kendine ve eşine nasıl cinsel haz vereceğini bilmesi ise öğrenilen ve öğretilen davranışlardır. Toplumumuzda cinsel eğitim gerek aile içinde gerekse eğitim kurumlarında son derece yetersizdir. Gençler cinsellikle ilgili bilgileri çoğu zaman yanlış, yetersiz ya da aşırı abartılı olarak uygunsuz kaynaklardan edinmektedirler. Kadınların önemli bir bölümü ise cinselliği evlendikleri zaman kocalarından öğrenirler. Yıllar içinde adım adım öğrenilmesi gereken cinsellik, direkt olarak cinsel birleşmeyle yaşanmaya çalışıldığında ise ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ne olacağını bilmemekten ya da abartılı öykülerden doğan korkular, aşırı beklentilerle ilgili kaygılar, çoğu zaman çiftlerin cinselliğe kötü bir başlangıç yapmalarına sebep olmaktadır.

Cinsel sorunları çözmede atılacak ilk önemli adım, eşinizle sağlıklı bir iletişim kurabilmenizdir. Cinselliğin sürekli bastırıldığı, cinsellikle ilgili soru sormanın, konuşmanın ayıplandığı tutucu ve baskıcı toplumlarda yetişen bireylerin, zamanı geldiğinde, cinselliği aktif olarak yaşamaya başladığı eşleriyle de konuşamaması beklenmedik bir durum değildir. Oysa sağlıklı ve doyumlu bir cinsellik, sağlıklı iletişimle başlar. Her eş diğerine cinsellikten ne beklediğini, nasıl sevişmek istediğini anlatabilmeli, aynı şekilde eşinin beklentilerini de dinleyebilmeli ve ciddiye almalıdır. 
Cinsellik sadece cinsel birleşme değil, iki insanın katılımıyla birlikte yaşanan bir haz sürecidir. Hiç kimsenin diğeri için katlandığı bir görev, birinin diğerine birşeyler ispatlamaya çalıştığı bir arena olmamalıdır. Doyumlu bir cinsel ilişki sağlamak eşlerin elindedir. Bu sorunlar paylaşılırken konunun hassasiyetine her zaman önem verilmeli, karşı tarafa kırıcı, yargılayıcı ya da küçümseyici tutumlarda bulunulmamalıdır.

İletişimsizlik, eşler arasında yanlış anlaşılmalara da sebep olabilir. Eşlerden biri tamamen kendi performans kaygılarıyla ilgili bir uzaklaşma davranışı sergilediğinde, örneğin penisinin yeterince sert olmadığından kaygı duyduğu için cinsellikten uzak durmaya başladığında, diğer eş bunu artık beğenilmediği ve arzulanmadığı şeklinde yorumlayabilir. Böyle bir durumda diğer eşte de isteksizlik,  kırgınlık ve öfke davranışları başgösterir. Sorun paylaşılıp anlaşılmadığı sürece gittikçe içinden çıkılmaz hale gelebilir. Ya da kadın yeterince uyarılmadığı için orgazma ulaşamıyor ancak eşine rol yapıyor olabilir, böyle bir saklama davranışı zaman içinde kadını daha da isteksiz yapacak, çiftin sorunları daha da büyüyecek, ilişkilerini birçok başka alanda da olumsuz etkileyecektir.

Herhangi bir cinsel sorun eşler arasında paylaşılıp değerlendirildikten sonra, eşler bir danışmana ihtiyaç duyuyorlarsa, seçtikleri ya da yönlendirildikleri uzmanın cinsel sorunlar konusunda eğitimli bir terapist olmasına özen göstermeleri önemlidir. Genel olarak toplumun da cinsel konularda yetersiz bilgiye sahip olduğu düşünülecek olursa, cinsel sorunların diğer aile bireyleri ya da arkadaşlarla paylaşılması çiftleri yanlış ya da yetersiz çözüm yollarına sürükleyebilir. Oysa uygun yerlerden alınan profesyonel yardımlarla çözümsüz görünen bir çok cinsel sorun kısa sürede çözülebilmektedir.