Sağlıklı ve Doyumlu Cinsel Yaşam Özellikleri

26 Eylül 2011 / cetad.org.tr

Cinsel dürtülerimiz doğuştan var olmakla birlikte, cinselliğe ilişkin düşüncelerimizi ve tutumumuzu içinde yaşadığımız toplumun değer yargıları ve kişisel yaşantılarımız belirler. Cinsel davranışlarımız da bu temel üzerinde öğrenerek gelişir. Cinsellikle ilgili beklentilerimizin şekillenmesinde toplumda yaygın olan yanlış inanışların büyük payı olması, cinsel yaşamımızda kolaylıkla doyumsuzluğa yol açar. Cinsellik konusunda doğru bilgi edinme olanakları çok sınırlı iken, yanlış bilgi içeren mesajları hemen her yerden, öykülerden, filmlerden, medyadan, pornografik ürünlerden, hatta çeşitli alanlardaki profesyonel kişilerden sürekli olarak alırız. Bütün bu yanlış bilgi ve inanışlar, sağlıklı bir cinsel yaşam kurmamızın ve doyumlu bir cinsellik yaşamamızın önündeki en büyük engeldir.

İki insan arasındaki ilişkilerin sosyal, düşünsel, duygusal, cinsel birçok boyutu vardır. Cinsel ilişkiyi, iki insanın bedenlerini kullanarak birlikte haz ürettikleri bir cinsel etkinlik olarak tanımlayabiliriz. İlişkilerin diğer alanlarında olduğu gibi, cinsellik alanında da eşlerin karşılıklı onayı, eşit söz hakkı, etkin katılımı ve ortak doyumu söz konusu olmalıdır. İlişkinin her alanında olduğu gibi eşlerin cinsellik konusundaki iletişimleri de çok önemlidir. Cinsel eşler, kendi istek ve ilgileri, hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları, cinsel hazlarını yaratan ve kaçıran şeyler,  eşlerinden beklentileri, cinsel yaşam özellikleri hakkındaki düşünce ve duyguları konusunda içtenlikle konuşabilmelidir. Cinsellik konusunda konuşmayı aile içinde, okulda, hatta arkadaşlarımızla öğrenmediğimiz için, cinsel eşimizle de konuşmak kolay bir durum değildir. Oysa eşlerin kendi isteklerini açıklıkla ifade edemediği, hatta çoğunlukla ne istediğini tam olarak bilemediği cinsel etkinliklerde haz almayı, doyum elde etmeyi beklemek de çok gerçekçi olmayacaktır.

Cinsel eşlerin cinsel etkinliklere girişme arzuları her zaman eş zamanlı olmayabilir. Kimileri daha seyrek, kimileri daha sık cinsel istek duyabilir. Birçok ilişkide erkeklerin başlatması ve kadınların sıklıkla reddetmesi, neredeyse kural haline gelmiştir. Eşler arasındaki iletişim, var olan cinsel ilişkinin daha çok haz yaratıcı, dolayısıyla daha istenir hale gelmesi yönündeki çabalar, ortak bir noktada buluşmayı kolaylaştırır. Eşlerin cinsel etkinliklerin zamanı, yeri ve biçimi konusunda farklı arzuları da olabilir. Her iki cinsel eş de bunları açıklıkla ifade edebilmeli, rahatlıkla cinsel etkinliği başlatabilmeli, eşinin talebini kırmadan reddedebilmeli, burada reddedilenin tümden kendisi değil, o anda ve orada cinsellik olduğunu anlayıp kabul edebilmelidir. 

Cinsel ilişki, genelde kişinin cinsel yaşamı boyunca, özelde o andaki cinsel etkinlikte adım adım ilerleyen bir süreçtir. Erken yaşlarda el ele tutuşur, öpüşür, giyinik sarılmalar, sınırlı dokunmalar yaşar, sonra çıplak sevişmelere, cinsel organların uyarılmasına, cinsel birleşmeye doğru ilerleriz. Cinsel birleşme yaşamayan çiftlerin sevişmeleri genellikle daha uzundur ve daha çeşitli uyarılar içerir. Çiftin cinsel yaşamına cinsel birleşmenin eklenmesiyle, sık yapılan bir hata tüm sevişmenin birleşme odaklı hale gelmesi, diğer tüm uyarıların ihmal edilmesi, ön sevişmenin bazen tamamen yok olmasıdır. Oysa ön sevişme kadınlar için olduğu kadar erkekler için de önemli ve gereklidir. Çok kısa veya çok monoton ön sevişme, her iki cinsel eşin de hem yeterince uyarılmasını hem de alabileceği kadar haz almasını engelleyen, üstelik çoğu kez bir sonraki sevişmeye isteği azaltan bir durumdur. Kadınlar da erkekler de cinsel ilgi ve istek duyarak sevişmeye başlar, kendilerinin ve cinsel eşlerinin uygun uyarılarıyla cinsel açıdan uyarılır, zevk alır, erkeklerde penis sertleşir, kadın cinsel organlarında ıslanma oluşur. Erkek ve kadının cinsel fizyolojilerinde bazı farklar vardır. Kadınlar genç ve deneyimsiz oldukları dönemlerde daha geç uyarılırlar, hangi uyarılardan nasıl etkilendiklerini, hangi uyaranlara nasıl cinsel yanıtlar verdiklerini öğrendikçe daha kolay uyarılmaya ve orgazm olmaya başlarlar. Erkekler gençken ufak uyaranlarla hızla uyarılabilirken, yaşları ilerledikçe, uyaranlara duyarlılıkları azalır, cinsel yanıt ortaya çıkabilmesi için daha fazla ve daha çeşitli uyarana gereksinim duymaya başlarlar. Çok genç bir erkeğin penisi sadece düşündüğünde ya da ufak bir beden parçası gördüğünde sertleşirken, orta yaşlarda ön sevişme sırasında okşanıp uyarıldığında, daha ileri yaşlarda ancak doğrudan penisine dokunulduğunda sertleşebilir. Kadınlar da erkekler de cinsel açıdan uyarılıp sevişmeyi sürdürdüklerinde, el uyarısı, oral seks, sürtünme veya cinsel birleşme ile orgazm olabilirler.

Birlikte girişilen cinsel etkinliklerde, eşlerin eşit ve aktif katılımları, herkesin bu etkinlikten haz almasını arttırıcı olacaktır. Birçok kişi okşanmak kadar, okşamanın da haz yaratacağını bilmemektedir. Yaygın yanlış inanışlar, erkeklerin etkin, okşayan, uyaran rolünü vurgularken, kadınların tamamen edilgen, okşanan, uyarılması gereken konumda kalmasını besler. Cinsel ilişkide her eşin  %50 katılımı ideal iken, toplumumuzda kadınların sevişmeye katılımı %0 - 30 arasında değişmektedir. Oysa hem erkeklerin de sevilip okşanmaya gereksinimi vardır, hem de kadınlar sevişmeye ne kadar aktif olarak katılırlarsa cinsel hazları o kadar artabilir.

Eşlerin her biri kendisinin ve eşinin bedenini, cinsel uyaranlara verdiği cinsel yanıtları ne kadar iyi tanıyorsa, ne kadar içten ve açık bir cinsel iletişim kurulabiliyorsa, ön sevişme ne kadar uzun ve renkliyse, eşlerin sevişmeye eşit katılımları ne kadar fazla ve çeşitli ise, sağlıklı ve iki eş için de doyumlu bir cinsel yaşam kurulması da o kadar kolaylaşacaktır.