Transseksüelite

/ cetad.org.tr

Transseksüel ne demektir?

Doğumumuzda anatomik, genetik ve biyolojik özelliklerimizle belirlenen cinsiyetimize ‘biyolojik cinsiyet’ denmektedir.

Kişi 2-3 yaşlarındayken ‘ben kızım’ ya da ‘ben erkeğim’ duygusu yani ‘cinsel kimliği’ oluşmaya başlar.

İnsanların büyük bir kısmının cinsel kimliği biyolojik cinsiyetleri ile uyumlu olmasına rağmen bazı kişiler   kendilerini biyolojik cinsiyetlerine değil karşı cinsiyete ait hissedebilirler (örneğin doğumunda kadın cinsel organlarına sahip bir kişinin kendisini erkek, ya da erkek organları ile doğan bir kişinin kendisini kadın olarak tanımlaması gibi…)

Kişinin cinsel kimliği ile biyolojik cinsiyetinin örtüşmediği bu duruma ‘transseksüalite’ denir.

“Transgender” kavramı 1970lerde ilk kez Virginia Prince tarafından, “sahip oldukları üreme organlarına göre beklenilenin dışında cinsiyet kimliği özelliklerini tam zamanlı sergileyen kişiler” olarak tanımlanmıştır.

Tüm translar uyum sürecinde benzer şeyler istemeyebilirler, talep etmeyebilirler. Bedenleriyle ilgili farklı oranlarda hoşnutsuzluk yaşayabilirler.

Yaygın inanışın aksine, çoğu transgender üreme organlarına yönelik cerrahi geçirmez. Bazısı bunu arzu etmez, diğerlerinin ise ekonomik gücü yetmez.

Transseksüel bireyler her tür cinsel yönelime sahip olabilirler.

DSM-5'te cinsiyetinden hoşnutsuzluk teriminin kullanımıyla ilgili yaşa bağlı bir ayrım yapılmamıştır. Ancak, çocuk ve ergenlerin tanı ölçütlerinde bazı farklar mevcuttur. Çocuklarda cinsiyetinden hoşnutsuzluk diğer cinsiyetten olmak isteğinin ifade edilmesi ve yaygınlıkla diğer cinsiyetten çocuklarda beklenen bir dizi davranış sergilenmesi ile kendini gösterebilir.

 

Transseksüelliğin nedenleri nelerdir?

Araştırmacılar transseksüalitenin biyolojik, genetik, ailesel, sosyal ve kültürel faktörlerin etkileşiminden kaynaklandığı konusunda hemfikirlerdir.

Fakat cinsel kimlik bozukluğuna neden olabilecek bir faktör saptanmamıştır.

Her geçen yıl bunların göreceli katkısını anlamaya biraz daha yaklaşılsa da, çoğu faktör hala bilinmemektedir.

Eldeki veriler, transseksüelliğin genetik, fiziksel ya da hormonal bir bozukluktan kaynaklanmadığı yönündedir.

Psikolojik faktörler göz önüne alındığında, sosyal öğrenme kuramları, yetiştirme unsurları, ebeveyn tutumları ayrıntılı bir şeklide pek çok araştırmada değerlendirilmiş fakat belirgin bir sonuç elde edilmemiştir.

Sonuç olarak bazı bireyler transseksüel olarak doğmaktadır, bu ne bir seçim ne de başkasının (en yaygın kanı ile ebeveynlerinin) hatası değildir, sadece bir farklılıktır.



Transseksüellik nasıl anlaşılır ve nasıl belirtiler gösterir?

Genel olarak, dışarıdan bakıldığında bir kişinin transseksüel olduğu anlaşılamaz.

Çocuklarda tipik olarak 3 yaş civarında cinsiyet kimliği hissi gelişmeye başlar. Bu dönemde cinsiyetle ilişkili davranışlar ve ilgiler geliştirebilirler ve bazıları başka cinsiyetten olma isteğini ifade etmeye başlayabilir.

Ergenlikle beraber transseksüellik kendisini daha çok gösterir. Çünkü ergenlikteki cinsiyet karakterleri ortaya çıkacak ve bedensel hoşnutsuzluk daha belirgin olacaktır.

Çocuk ve ergenlerdeki cinsel kimlik çatışmasının sıkça rastlanan görüntüsü, karşı cinsiyete sahip olma arzusunun ifade edilmesi, karşı cinsiyet gibi giyinme, hissettiği cinsiyete ait oyun ve oyuncaklarla oynama, halihazırdaki kabul edilen cinselliğine ve cinsiyetine uygun beklenen hal ve tavırlardan, giyinmekten ve oyunlar oynamaktan kaçınma, hissettiği cinsiyetten oyun arkadaşı ve arkadaşları tercih etme, vücut olarak cinsel özelliklerinden ve işlevlerinden hoşlanmama şeklindedir.

Çocukken karşıt cinsiyete özgü davranışlar cinsel kimlik bozukluklarından daha sık görülür.

Başka bir deyişle, her karşıt-cinsiyet davranışı gösteren çocuk ergenlik ya da erişkinlik döneminde transseksüelite yönünde gelişme göstermeyecektir.

Süreç ve sonuçları belirgin olmasa da hem erken çocukluk hem de ergenlik dönemlerinde ebeveynlerin yapması gereken cezalandırıcı ve yargılayıcı olmadan, hem destek hem de bilgi alabilecekleri konunun uzmanı bir ruh sağlığı profesyoneline başvurmaktır.



Transseksüalite sadece erkeklerde mi görülür?

Transseksüalite sadece erkeklerde değil kadınlarda da görülebilen bir durumdur.

Fakat toplumda nadir olarak görülen bir durum olduğu için sıklık ölçümü çalışmaları görece zorlaşmaktadır. Yine de yapılan son çalışmaların verilerine göre sıklık, erkeklerde 11.900’de 1, kadınlarda 30.400’de 1’dir.

Toplamda erkeklerde hoşnutsuzluk yaygınlığı kadınlardaki cinsiyetinden hoşnutsuzluk yaygınlığından daha fazladır.

Tanıda önemli bir nokta, doğuşta cinsiyeti kız olarak belirlenen ve erkek çocuk gibi giyinen ve davrananların, doğuştan erkek olan ve kız çocuk gibi davrananlardan daha fazla kabul gördükleridir.



Transseksüalite sapkınlık ya da akıl hastalığı mıdır?

Bir bozukluğu mental (akıl) bozukluk olarak niteleyebilmek için, bozukluğun kişide mental yakınmalara neden olması ve uyumla ilgili belirgin sorunlara neden olması gerekir.

Eskiden Cinsel Kimlik Bozukluğu tanısı altında takip ediliyordu. Bu, daha damgalayıcı ve patolojize eden bir tanımdı.

DSM-5'te Cinsiyet Disforisi (Cinsiyet Hoşnutsuzluğu) şeklinde geçici bir tanı ortaya çıktı. Yapılan müdahalelerle artık cinsiyet disforisi ortadan kalktığı için kişi daha az stigmatize edilen bir durumda takip edilmiş olur.

Cinsiyet disforisi biyolojik, hormonal, fiziksel bir hastalık olmadığı gibi bir sapkınlık da değildir.

Tarihsel olarak tüm dönemlerde çeşitli toplumsal kurallar nedeniyle farklı özellikleri olan azınlık grupları ‘normal’den sapma gösterdikleri, yani aslında sadece ‘farklı’ oldukları için ‘sapık/sapkın’ olarak nitelenmişlerdir. Günümüz biliminin sunduğu bilgiler ışığında bu nitelemenin hiçbir bilimsel gerçekliği yoktur.



Cinsiyet disforisi (Cinsiyetinden Hoşnutsuzluk) nin  tedavisi nedir?

Çocuklarda cinsiyet kimliği ile ilgili sorunların tedavisi tipik olarak cinsiyet kimliklerini ve cinsiyete özgü olduğu düşünülen ilgilerini keşfetmelerinde rehberlik edecek bireysel, aile ve grup terapilerini içerir.

Kişinin cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimini değiştirmeye yönelik onarım veya dönüşüm terapisi uygulayanlar vardır. Bu tür terapiler Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tutum bildirileri ve Amerikan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Akademisi’nin uygulama kılavuzları ile çelişmektedir.

Cinsiyeti ile uyumsuz çocuklar puberteye yaklaştıkça, bazılarında bekledikleri veya yaşamaya başladıkları fiziksel değişikliklere bağlı aşırı uğraşı veya yoğun korku görülür.

Psikoterapi desteği sağlamanın yanısıra, pekçok klinisyen ergenin pubertenin ilk işaretlerine karşı tepkilerini, puberteyi önleyen ilaçların gerekip gerekmediğine karar vermek için bir pusula olarak kullanmaktadır.

Puberteyi önleyen ilaçlar, gonadotropin-salıverici hormon (GnRH) agonistleri olup, ikincil cinsiyet özelliklerinin gelişimine yol açan hormonların salınımını geçici olarak engelleyip, ergenler ve ailelerine en iyi seçenekleri değerlendirerek harekete geçmeleri için zaman sağlarlar.

Ancak bu tür adımlar dikkatle değerlendirilmelidir.

Kendini transgender olarak tanımlayan erişkinlerin tedavisi cinsiyetle ilgili sorunların araştırıldığı açımlandığı psikoterapiyi, hormon tedavisini ve cerrahi müdahaleyi içerebilir.

Hormonal ve cerrahi girişimler depresyonu azaltabilir ve kişilerin yaşam kalitesini arttırabilir.

Kişinin bu tedavi süreçlerinin tümünde kendisine destekte bulunabilecek aile ve sosyal destek ortamı ile takibini yürüten klinisyen (psikiyatr, psikolog, cerrah vb. ) grubunun varlığı yeni yaşam koşullarına adaptasyonda (uyum sağlamada) oldukça önemli yer tutmaktadır.



Cinsel kimlik bozukluğu olanlarda hormon tedavisi neden gereklidir? Tedaviye kaç yaşında başlanmalıdır?

Uygun olduğu belirlenmiş erişkin cinsel kimlik bozukluğu vakalarında, karşı cins hormon tedavisi, anatomik ve psikolojik cinsiyet geçiş sürecinde önemli rol oynar.

Hormonlar, çoğunlukla, yeni cinsiyette başarılı bir şekilde yaşayabilmek için tıbben gereklidir.

Hormonlar, yaşam kalitesini iyileştirir ve birlikte bulunabilecek diğer psikiyatrik sorunları sınırlandırırlar.

Klinisyen, biyolojik kadınlara androjen, biyolojik erkeklere östrojen, progesteron ve testosteron bloke edici ilaçlar verdiğinde, hastalar daha çok tercih ettikleri cinsiyetin görüntüsüne sahip olurlar ve kendilerinin daha çok yeni cinsiyetin üyesi olarak hissederler.

Hormon tedavisinin başlangıç yaşı uluslararası protokollerde 18’dir.

Ergenlik döneminde hormon kullanımına başlanması halen tartışılan konulardandır.

Öncelikle tanıda netleşebilmek için uzun dönem, aile ile iş birliği içinde, farklı uzmanlık dalındaki hekimlerden oluşan bir ekipçe (endokrinolog, ergen psikiyatristi, cinsel kimlik bozukluğu alanında uzman bir terapist) ergenin izlenip tedavinin planlanması önemlidir.



Hormon tedavisinin istenen etkileri ve yan etkileri nelerdir?

Testosteron tedavisindeki ilk görülen değişiklikler akne, kas kitlesi ve libido artışının yanı sıra ilk birkaç ayda adetlerin kesilmesini içerir.

Bunu izleyen ve daha kalıcı değişiklikler; sesin kalınlaşması, vücut kıllarının artışı ve klitorisin büyümesidir.

Testosteron nadir de olsa alyuvar sayısını artırarak inmeye yol açabileceği için hemoglobin/hematokrit düzeyleri izlenmelidir.

Tüm steroid hormonları gibi, testosteron karaciğerde işlendiği için rutin olarak karaciğer işlev testleri takip edilmelidir.

Klinisyenler, testosteron tedavisi lipid bozuklukları ve diabet olasılığını artırabildiği için kolesterol düzeylerini izlemeli ve diabet taraması yapmalıdır.

Hormon tedavisine başlanan kişilere, testosteron gelecekte üreme yeteneğini etkileyebileceği için rutin olarak bu konuda danışmanlık verilmelidir.

Trans kadınlar sıklıkla kombine şekilde östrojen, testosteron blokörleri veya progesteron alabilir.

Bu hormonlar cildin yumuşaklaşmasına, vücut yağ dağılımın değişmesine, meme büyümesine yol açabilmektedir.

Cinsel istek ve beraberinde sertleşme ve boşalma azalabilir.

Vücut kılları da bir miktar azalabilmektedir.

Testosteron vokal kordlarda kalıcı değişikliğe yol açtığı için ses değişmemektedir ve birçok kadın ses eğitimine başvurmaktadır.

Karaciğer işlevleri ve kolesterolün yanında kan basıncı da ölçülmelidir.

Östrojen tedavisi öncesi üreme konusunda danışmanlık verilmesi çok önemlidir, çünkü hemen her zaman sonuç sterilite olmaktadır.

Bu hayati yan etkiler göz önüne alındığında, transseksüel bireylerin hormon kullanımına mutlaka doktor takibinde başlamaları ve en az 6 aylık aralıklarla laboratuar tetkikleri yaptırarak tıbbi izlem altında olmaları gerekmektedir.



Cinsiyet geçişinde cerrahi tedavi nasıl yapılır?

Biyolojik erkekler için genital cerrahi testislerin çıkarılması, penisin alınması, klitoris ve labia (kadın cinsel organındaki dudak) yapımı ve yeni bir vajina yapımını kapsayabilir.

Biyolojik kadınlar için genital cerrahi ise rahim, tüpler ve vajinanın çıkarılması, skrotum (torba) ve üretranın (idrar yolu çıkışı) yapılması, testis protezlerinin yerleştirilmesi ve yeni bir fallus (penis) oluşturulması işlemlerini kapsayabilir.

Biyolojik kadınların memelerinin alınması (mastektomi) zaruri operasyonlar arasında iken, biyolojik erkeklerin hormonlarla yeterli ses incelmesi sağlanamadığı için ses teli operasyonları ya da kozmetik (görüntü) amaçlı meme, adem elması operasyonları kişisel tercihe bağlıdır.



Cinsiyet geçişinde hukuki süreç nasıl işler?

Psikiyatri kliniğinin ilgili birimince takip edilen, hormon kullanımı için yeterli görülmüş, hormon kullanımında sorun yaşamamış,  gerçek yaşam deneyimleri olumlu olan ve terapistleri tarafından cerrahi operasyonlar için hazır olduğu düşünülen bireylere (İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nde bu süreçler en az 1,5 yıllık bir takiple sonuçlanmaktadır) takip edildiği klinik tarafından mahkemeye sunulmak üzere bir rapor oluşturulur. Bu raporun sunulduğu mahkeme izni ile genital (cinsel organlara yönelik) ameliyatlar gerçekleştirilir.

Mahkeme transseksüellikle ilgili kararı Medeni Kanun’un 40. Maddesindeki şartları göz önünde bulundurarak verir. Bu maddeye göre, kişi 18 yaşını doldurmuş ve bekar olmalıdır. Evliyse boşanmak zorundadır. Ayrıca transsekseül yapıda olup, cinsiyet geçişinin ruh sağlığı açısından zorunlu olduğunu ve üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun olduğunu kanıtlayan üniversite ya da eğitim ve araştırma hastanesinden alınmış sağlık kurulu raporu ile belgelemesi istenmektedir.

Kişinin geçiş yapacağı cinsiyete ait isim değişikliği psikiyatri raporundan önce yapılabilse de kimlik değişikliği rapor ve ameliyat sonrası yapılmaktadır.